Blog yazmayı uzun zamandır aklımdan geçiriyordum aslında. Blogları takip etmeyi, ilgilendiğim konular hakkında yazılar okumayı seviyorum. Ben de bir şeyler yazarım diye düşünüyordum. Sonra biraz düşündüğümde fazla kitap okumadığım için anlatımlarında yaşayacağım problemlerden dolayı vazgeçmiştim. Peki şimdi niye yazıyorum ? Gerçeği söylemek gerekirse zorunluluktan. Anadolu Üniversitesi Basın ve Yayın bölümü öğrencisiyim ve Web Yayıncılığı diye zorunlu bir dersimiz var. Dersin ödevlerinden biride blog açmak. İlk düşündüğünüzde zevkli gelebilir ama ders kapsamında olduğu için, şu an biraz bunları yazmak garip geliyor. Neyse bloğun ismi neden Köprüden Önce Son Çıkış onu anlatıyım.
Bundan 3 ay önce İstanbul'a arabayla gitmek gibi bir hata yaptım. Öğle saatlerinden köprüden geçeceğimi düşünerek bir sıkıntı olmayacağını düşünmüştüm. Daha önce İstanbul'a arabayla gitmiştim ama hep yanımda bana yardımcı olan bir arkadaşım vardı. Maalesef bu sefer yalnızdım ve yer yön duygum gerçekten çok kötüdür. Bu konuda kendimden daha kötüsünü görmedim. Araçla yayayken olduğumun 3 katı falan kötüyümdür. O günde Eskişehir'den İstanbul Atatürk Havalimanı'na tek başıma arabayla bir yolculuk yapıyordum. Çamlıca gişelerine kadar herhangi bir sorun yoktu. Gişelerden sonra hayatımın trafiğine girdiğimden haberim yoktu. Trafikte arabanın içinden olmaktan pek bir sıkıntı yaşama normalde sonuçta sonsuza kadar sürmeyecek ama o gün inanılmaz derecede tuvaletim vardı. Ek olarak da yakıtım bitmek üzereydi. Çamlıca gişelerinden Boğaziçi Köprüsüne kadar bir benzinlik bulma umuduyla gidiyordum ama o yol üzerinde hiç bir benzinlik olmadığını bilmiyordum. Araba yakıt sıkıntısından dolayı bir kere stop etmişti bile neyse ki ilk marşı çevirişimde çalıştı. Tuvaletimin olmasının yanında midemde pek iyi değildi ve artık pes etmek üzereydim. Kriz anlarında sakin kalmayı ve bir çözüm bulma konusunda iyiyimdir aslında ama o gün pes etmeye çok yakındım. Ta ki Köprüden önce son çıkış tabelasını görene kadar. Üsküdar'a doğru hızlıca döndüm ve bir benzinlik buldum. Pompacıya anahtarı verdim ve tuvalete koştum. O kötü durumdan kurtulduğum için çok mutluydum. Tuvaletimi yaptım kahvemi aldım ve tekrar köprü trafiğine daldım. O andan sonra bir sıkıntım olmadığı için bol bol düşünme fırsatım vardı. Bu saçma anımı buraya yazmamın ve bloğumun isminin bu anıyla alakalı olmasının sebebi tam o düşünme eylemeni gerçekleştirmem ile alakalı aslında. Çünkü o tabelayı düşünürken Eskişehir ile bağdaştırdım. Tabela köprüden çıkışı temsil ederken Eskişehir de hayattan önceki son çıkışı temsil etti o an benim için.
Bu blog da Eskişehir ve benim ilgi alanlarımla alakalı olacağı için bu ismi koymayı uygun gördüm. Aslında hayatımda daha çok ilginç hikayeler var ama aklıma bu geldi. Aslında şimdi baktığımda trafiğin ortasında yakıtım bitse yolda kalsam üstüne bir de altıma sıçsam daha ilginç olabilirmiş.
Not: Bu isimle radyo programı, kitap ve Feridun Düzağacın şarkısı varmış görsel ararken denk geldim. Benle bir alakaları yok.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder