28 Mayıs 2015 Perşembe

Makam aracı konforunda Spor Araba

Size bahsedeceğim araba S63 Coupe AMG modeli. En son yazımda autoshow'da Mercedes çalıştığımı söylemiştim. Tanıttığım araçta S63 AMG. Resmi hemen aşağıda.



Aracın led farlarına dikkat edersiniz Swaroski taşıdır. Neden bu kadar lüks olduğuna küçük bir örnek. Makam aracı dememin sebebide son günlerde popüler olan diyanet işleri bakanın S500'nün spor modeli diyebiliriz. V8 motorlu 585 beygir 900 tork güç üreten bir canavar. 

Mercedes Benz’in yırtıcı sesi ile meşhur V8 motoru C serisi kaputunun altına girerse ne olur? Tabi ki o bir AMG olur. Mercedes Benz otomobillerinin en güçlü versiyonlarını hazırlayan AMG departmanın C serisi üzerindeki çalışmasının ürünü olan C63 AMG, şimdiye kadar üretilmiş en güçlü C serisi olma özelliğine sahip. Coupe karoserli versiyonu ile testimize katılan model, sadece motoru ile değil yürüyen aksamı, şanzımanı ve gövde yapısı ile de standart kardeşlerinden çok farklı. 

İç mekana dikkatli bir şekilde bakmazsanız modelin en güçsüz versiyonları ile aynı olduğunu düşünebilirsiniz ancak küçük fakat önemli detaylar mevcut. Bu detayların en önemlisi vites kolunun sol ön tarafında bulunan sürüş butonu. Comfort, Sport, Sport+ ve Manuel modları arasında geçiş yapmanızı sağlayan buton, aracın tüm sürüş karakterini değiştiriyor. Vites geçiş karakterini, gaz tepkilerini, direksiyon hassasiyetini ve ESP’nin davranışlarını değiştiren modlardan S+’ı seçtiğinizde araç sadece en yüksek devirde vites değiştirirken, M modunda siz direksiyonun arkasındaki kulakçıklardan vites değiştirmeden araç vites değiştirmiyor.İç mekanda kullanılan malzemelerin kalitesi ve işçilik çok iyi. Yeteri sayıda eşya gözü var. Müzik sisteminin kullanımı çok pratik olmasa da ses kalitesi başarılı, tabi bir AMG’de kim müzik dinler ayrı mevzu! Koltukların yapısı sportif sürüşleri destekleyici şekilde tasarlanmış ancak konfordan da ödün vermiyorlar. Elektrikli koltuk ayarları kapılardaki Mercedes’e özgü kontrol elemanları ile yapılıyor ve ergonomisi kusursuz.

Fiyatı 1.2 milyondan başlıyor.






İstanbul Autoshow 2015



Arabalara çok fazla ilgi duyan biri değilim. Beni belli bir mesafeden belli bir mesafeye götüren rahat az yakan ve birazda teknolojik özellikleri olan her otomobil kabulümdür. Bu algım bu sene çalıştığım autoshow ile biraz değişti. Mercedez-Benz markasıyla çalışmakta düşüncelerimi değiştirmede baya yardımcı oldu. Autoshow'da araç tanıtım görevlisi olarak çalışıyorum ve o aracı tanıtmam içinde Mercedez-Benz Türkiye fabrikasında ciddi bir eğitim aldım. 6 yıllık otomobil kullanıcısı olarak bilmediğim çok şey olduğunu fark ettim. Zaten araç Mercedes olunca özellikleri baya bir artıyor. Neyse biraz fuardan bahsedeyim.

ODD(Otomotiv Distribütörleri Derneği)ve TÜYAP Tüm Fuarcılık Yapım A.Ş.işbirliği ile 22-31 Mayıs 2015 tarihleri arasında, TÜYAP Fuar ve Kongre Merkezi Beylikdüzü’nde düzenlenen İstanbul Autoshow 2015’te, 60’ın üzerinde yeni model Türkiye’de ilk kez otomobil meraklılarıyla buluştu. Yeni modellerin ikisi ise dünyada ilk kez İstanbul Autoshow’da tanıtıldı. TÜYAP’ta, 14 salon ve toplam 120.000 metrekare kapalı alanda düzenlenen Autoshow 2015’te otomobil tutkunları son model otomobilleri incelemeye fırsat buldular.


Hafta sonları ana bana günü olan fuar hafta içi daha tenha oluyor. Hafta içi kadınlara ve öğrencilere ücretsiz olması daha çok öğrencilerin ve kadınların gelmesini sağlıyor. Fuarda ilgimi çeken şeylerden bir tanesi çoğu markanın araçlarının kapılarını katılımcıları açmaması ancak çalıştığım marka diye demiyorum Mercedes 1.2 milyonluk araçlarını fuar için açtı. 




13 Mayıs 2015 Çarşamba

Atlanta Hawks-Washington Wizards Play-off Serisi


Belki de NBA’deki en hızlı oyun kurucuyu kadrosunda bulundurmasına rağmen sezon boyunca lig averajından bile düşük tempoyla hücum eden, maçların neredeyse tamamında çift uzunlu 5’lerle sahaya yayılan, ardı arkası kesilmeyen orta mesafe şutlarla verimsiz hücum eden Wizards, John Wall’un kaptanlığında topu hızla rakip sahaya geçirdiler, özellikle Wall ve Gortat’nın oynadığı pick & roll’lerde Raptors’ın tuzaklarını aştılar, şut tehdidiyle rakip savunmanın rotasyonunu bozup kolay sayı buldular ve playofflarda Toronto’yu geçti. 

Hawks’ın ilk tur macerası ise çok daha çetrefilli oldu. Spurs-vari paslaşma geleneğini3sahaya beş şutörle çıkarak taçlandıran Hawks, normal sezona müthiş başlamasına rağmen son aylarda düşen formunu hâlâ yükseltebilmiş değil. Takımın hücumu penetreci guardların etrafında palazlanmasına rağmen Jeff Teague son maça dek tedirgin oynuyordu. Bilhassa Al Horford ve Paul Millsap’in sakatlıklardan tamamen kurtulamamış görünmesi de cabası.

Hawks hem devasa uzunlara sahip olmaması, hem de agresif yardımlar getirmesi sebebiyle sık sık ribaund veren bir takım. Normal sezonda ribaund reytinginde son beş sıra içindeydiler. Kanat oyuncularının ribaundlar için sürekli tetikte olmaları şart. Wizards ise bu alanda dördüncü sıradaydı. Uzunlara büyük iş düşüyor. Özellikle Nene’nin savunma veya hücum fark etmeksizin sürekli aktif olması, Millsap’i zorlayabilmesi lazım.

Serinin sonucuna dair kehanetlerde bulunmak zor. Teague vasat seviyeyi aşamazsa veya uzunlar sıhhatli değilse Hawks’ın işi zor. Fakat ahengini bulmuş Hawks ilk 5’ini durdurmak neredeyse imkansız. Eğer sakatlıklardan kurtulmuşlarsa favori olarak sahaya çıkacaklar.



Sosyal Sorumluluk

 Dışarıdan bakıldığımda pek de sosyal sorumluluk projelerine katılan biri olarak görülmem aynı içinde bulunduğum sivil toplum örgütü olan Erasmus Student Network(Erasmus Öğrenci Ağı) gibi. Erasmus ismi duyulduğu gibi algı direk alkol ve eğlenceye kayıyor. Buda gayet doğal tabi. Erasmus yapan insanların çoğunlukla yaptıkları bunlar. Burada ESN devreye giriyor. Erasmus öğrencilerine geldikleri şehirde her konuda gönüllü olarak yardımcı olurken onlara geziler ve partilerde düzenliyor. Bunların yanında Erasmus'un kültürel bir değişim programı olduğunu unutturmak ve Erasmus ismine farklı bir algı katmak içinde sosyal sorumluk projeleri düzenliyor. Bu projelerin isminide Social Erasmus diyor. 


Bende 2 sene önce ESN'nin bir şubesi olan ESN Anadolu'nun başkanlığını yaptım. Benim ve ekimin en önemli önceliği Social Eramus olmuştu. Anadolu Üniversitesindeki ESN imajını biraz düzeltmek istemiştik ve başarısız olduğumuzda söylenemezdi. İlk projemiz Erasmus Forest olmuştu. Bu projeyle Türkiye'yi ağaçlandırmayı ve Erasmusluların Türkiye'ye bir hatıra bırakmasını amaçladık. 


Erasmus Forest güzel bir projeydi ancak sosyal sorumluluk bakımdan çok da ekstra bir şey değildi. Benim için en önemli olan proje Cultural Awareness projeseydi. Bu projedeki amacımızda köy okullarına giderek, yabancı biriyle karşılaşma imkanları düşük olan öğrencilerle Erasmus öğrencilerini buluşturarak bir kültürel etkileşim sağlamaktı. Proje amacına ulaşmayı geçti çok daha anlamlı bir hal aldı. Köy okuluna gittiğimizde öğrencilerin gözlerindeki ışık ve sevinçlerini hala unutamıyorum. Erasmuslulardan imza istemlerini falan anlatmıyorum bile. O an onların geleceğine dokunduğumuzu hissetmiştim. Umarım doğru hissetmişimdir. Projeden bir kaç fotoğraf videosunu paylaşıyorum umarım beğenirsiniz. 









Elektronik Dans Müziğin Yükselişi

  Elektronik müziğin yükselişi aslında 2000'li yıllarda teknolojinin gelişmesiyle başladı. Dj Tiesto bu tarzın en tanınmış isimlerindendi, halada yaptığı döneme ayak uyduran işlerle adından söz ettiriyor. Elektronik dans müziği(EDM)'nin babalarından biri olarak görülüyor. Kısaca EDM'i tanımlarsak, bilgisayar ortamında üretilen bir müzik türüdür. Çeşitli stüdyo programları ile beraber elektronik enstrümanlar (launchpad, synthesizer..) kullanılarak üretilir. Genellikle sırasıyla intro, melodi, build-up, drop denilen bölümlerden oluşur. Progressive house,deep house, dubstep,trap, hardstyle gibi çeşitlere ayrılır. Bu müzik türünün performansları gerçekleştirenlere DJ (discjokey) denir.

Benim EDM ile canlı tanışmamsa 2 yıl önce İstanbul'da bir arkadaşımın ısrarıyla gittiğim bir partide oldu. Normal sıradan bir gece kulübünde sıradan bir partiye gideceğime düşünürken. Maslak Arena'ya gittik. 5 bin kişilik olan bu gösteri merkezine girdiğimde çok şaşırmıştım. Alıştığımın aksine mekanda masa yoktu, herkes ayaktaydı ve bir canlı konser izler gibi dj'i izliyordu. Dj gerçekten bir sahne şovu sergiliyordu. O gecenin hayatıma biraz renk vereceğini hiç düşünmemiştim. Gittiğim etkinliğinin videosunu aşağı ekliyorum. Nasıl bir dünyaya girdiğimi anlamanız için. 



Öncelerinde Tomorrowland videolarını izleyerek nasıl bir çılgınlık olduğunu tahmin edebiliyordum. Birazda olsa yakından deneyimleyince beni kendini bağladığını söyleyebilirim. Dünyada ise bu akım bizden daha önce başladı. Her şeyde olduğu gibi. Tüm dünyada binlerce elektronik müzik severin katıldığı konserler düzenleniyor. Dünyada yılda bir kez yapılan ulusararası festivaller, tüm dünyadan elektronik müzik severleri bir araya getiriyor. Bunlardan en önemlilerinden birisi olan Tomorrowland, her yıl Temmuz ayında Belçika'nın Boom kentinde gerçekleştiriliyor. Biletlerinin satışa sunulduğu anda tükenen festivalde yaklaşık 150 bin "EDM" tutkunu insanlar, üç gün boyunca dünyaca ünlü dj’leri dinleyebiliyorlar. Bir diğer büyük uluslararası festival olan Ultra Müzik Festivalinde insanlar, ABD'nin Miami şehrinde tüm haftasonu elektronik müzik ile eğleniyor.

Türkiye'de bu bahsettiğim festivallere yapılan en benzer etkinlik ise Magic Break. 3 gece 4 gün Antalya'da bir otelde 10 senedir yapılan bu festival yurtdışında yapılanların başarılı bir örneği bence. Bende geçen sene katılma fırsatı buldum ve kendimden geçmiştim onunda after videosunu ekleyeyim.



Türkiye'de elektronik müzik dinleyenler her gün başka bir etkinliğe gidebiliyor. Türün gelişimi sayesinde tüm dünyada boy gösteren Dj'ler, ülkemizde performanslarda sergiledi. Son olarak geçtiğimiz Mayıs ayında Dünyanın 1 numarası olan DJ Hardwell, İstanbul Küçükçiftlik Park'ta konser verdi. Ülkemizde, uluslararası alanda bizi temsil eden çok sayıda DJ bulunuyor. Hollanda asıllı Türk olan DJ Ümmet Özcan, dünyanın ileri gelen DJ' leri arasında . Ben biraz bu gelişmeleri rock müziğin 60’lardaki yükselişine benzetiyorum.